Perşembe, Mayıs 18, 2006

Karmakarışık bir gün batımıydı.
Kırmızının aleviyle gözden ytirilişinde sadece dünden kalma bir umut değil bir dünya değişiyordu gökyüzündeki ışık oyunuyla.

Hayattan beklenilen anlamlandırma telaşına katılarak rüzgarın sesiyle, ayğmur damlalarıyla iletişir olduğumuzdan mıdır kimbilir doğa terketti bizi.

Upuzun gökdelenlere bakıp yemyeşil çayırlar olduğunu düşlemek ne tuhaf bir oyun. Burası hep en çirkin yüzüydü grinin.

Dumanla kaplıydı gökyüzü ve sisle ve dökülüyordu bacasında ölüm üstümüze.

Yinede devam etti sirenler çalmaya.

hepimiz bir gün öleceğiz nasıl olsa.

Dallardaki yaprakların sararıp hafif meltemlere bile dayanamayan bir baştan çıkarılmışlıkla terk ettiği ağaç gövdesi değil dünyanın yaşanabilir sandığımız parçaları.

Işık yok belkide en yaşanılası gecesinde ayak bastığımız toprak parçası üzerinde.

denizler ne kadarda ıssız derinliklerinde insansız ve yaşam dolu.

tükenen canlıların yerine pek çok yeni nesil türüyor aslında.

doğada yitip giden her canlıya eşdeğer bir hayvan nesli türüyor adına şehir denen cangıllarda.

9 Comments:

Blogger Burcu Karadaş said...

yıldızları seyretmeyi özledim ben mesela.bu büyük kentlerde parıltısını göremiorum..çocuğunun ellrinde tutmayı unuttuğunda bi gün bi anlığına onu bulamayınca delirmek gibi bir şey bu..o kadar çok şey var ki var gibi görünen:))

Blogger Bulsara said...

vaktinden önce
darağacında sallanır gibi
ölüp gitmek
sıra selviler boyunca her ağacın gölgesinde

yaprak dökümünden de beter
her gün her an ölerek yaşamak
vurulmadan önce
sevdiğini söyleyebilmek

ardında kalırken
yaşanmamış nice düşler

söz vermediğin nice an
koruluklardaki
sıcak sevişmeler
ilk öpüşler

ardından bedeninde başlayan
ağır, sancılı
yaşama acısı
hayatın bıraktığı sözler
senin hiç vermediğin.

Blogger Zehra said...

bu yazın gerçekten çok güzeldi..comment olarak yazdığın..

hergün için için erirken..
kimseye belli etmeden..
sırf sevdiklerin için mutluluk oyunu oynamak..
bu olsa gerek..
acılı, sancılı bir hayat..

Blogger Gamzeli said...

çOK GÜZEL YAZILMIŞ AMA CANGIL NE DEMEK...

Blogger Bulsara said...

Cangıl ingilizcedeki Jungle kelimesinden gelir balta girmemiş vahşi orman demektir.

Blogger Bulsara said...

Zehra:

Teşekkür ederim. Bir arkadaşımla sohbet ederken yazarların ve şaairlerin transa geçerek 3.boyuttan ilahi bir güçle esinlendiklerinden bahsetmişti ban biraz komik gelmişti ama o ortak ruhun sözcüleri olduklarını düşünürdü güzel sözcükleri ard ardına getiren insanların. Benim böyle birşeye inanmam pek mümkün değil çünkü bazen öylesine yazsamda genelde kendimi ne zaman zorlasam istediğim herhangi bir kou hakkında şiir yada düzyazı yazabiliyorum çünkü çok küçük yaşlardan itibaren bir kitap kurdu olarak büyüdüm birde erken yaşlarda merak sardığım tiyatro ve onun getirisi olan doğaçlama ile bütünleşince kelimelerin sıralanması pek de zor olmuyor. Tabiki olay sadece geçmişte yazılan şeyleri okuyup onlardan bir kolaj oluşturmak değil. Her kitap her yazar üslubu kadar düşünsel imgeleriylede var eder kitabı. Kurgusu yitik bir güzel sözler ansiklopedisi olamaz hiç bir zaman. Düşsel dünyasında en uç noktalara kadar varabilen yazarların arasında C. Lewis gibi yada Boris Vian gibi gerçeküstücülüğü benim hayallerimi zorlayan insanların yanında gördüğümü sandığım şeylerin hiç de bildiklerimden fazla bir şey anlam taşıması zorunluluğunu yaşamın içinde ne denli güzellikler olduğunu öğrendiğim Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz gibi insanların kelimeleri değil bunların hiç biri ama her birinin düşlerinden gösterilen yolda ilerleyerek yepyeni bir hayal dünyası kurmaya çabalıyorum.

Blogger Burcu Karadaş said...

o kadar çok şey var ki var gibi görünen:))

demişim..sense;

hayatın bıraktığı sözler
senin hiç vermediğin.

hayat peki ne bırakmış bize ki bizden yaşanmamış onca düşe rağmen söz bekleyebilio!

hayal kurmak güzeldi..belki hala güzel olduğuna,gerçeklerin can yakmayacağına inananlar vardır!

Blogger Zehra said...

Allah yolunu açık etsin..ki gördüğüm kadarıyla yolun açık..çok güzel yazıyorsun..yüreğine ve de eline sağlık..

iyi akşamlar..

Blogger Bulsara said...

Burcu:
Oysa ne acılar çekilir beklenen düşlerin ızdırabıyla süslenen gerçeklerin yaşattığı. Ve söz vermesende kabul etmişsindir sessizliğinle ortak olmayı yaşam denilen öngörülemez doludizgin saniyelere.

Aslında senin dudaklarından değilde benimkinden bile asla dökülmemiştir bir tek kelime bile ama ne fayda dinlemez akıp gider sonsuzluğa söz verdiğini sanmaktadır. Yol uzundur bir daha dönüp bakılamayacaktır. Geçmişin sisli soluk karanlığına.

Zehra :
Çok teşekkür ederim. :))

Yorum Gönder

<< Home