Perşembe, Aralık 29, 2005

Bugün benim için hiçte güzel bir gün değildi. Benimle aynı yaştaki dayıoğlum kalp krizi sonucu vefat etti. Bütün gün bir yandan güçlü olarak aileyi ayakta tutmaya işlemleri yapmaya çaba göstermeme rağmen benimde gardımı düşürdüğüm anlar oldu bu gün çok ağladım ve hala her hatırada yine gözlerim kızarıyor. bu satırları yazarken uykusuz 46 saat geçirdim.

Kolay değil kardeş çocuklarıydık ama kardeşten farksız büyümüştük. Birbirimizle herşeyi paylaşırdık.

Dün gece morg ta onu gördüğümde içimden sürekli geri dönmesi nefes alması için yalvarıyordum. Sabah cenazeyi teslim almak için gittiğimde vücudu buz gibiydi geceki o sıcaklıktan eser kalmamıştı ama ben hala bir hayat belirtisi bekliyordum.

Çok erken ve çok ani oldu hala ne olduğunun tam farkında değilmişim gibi hissediyorum. İlk duyduğum ana göre tepkim azaldı ama acım sürekli büyüyor.

Pazar, Aralık 25, 2005

Çok sevdiğim bir dostum mail göndermiş bana;

Katılmadan edemedim aslında ;)

İçki yasaklanabilir.
Açık söyleyeyim, bence mahsuru yok.
Ama rakı asla...

Çünkü takunyalılar öyle zanneder ama, aslında "içki" değildir rakı.

Yurt sevgisidir örneğin.
İki tek attın mı "n'olacak bu memleketin hali?" diye endişelenmezsin
aksi olsa...
Tıp bazen çaresizdir, o ilaçtır.
Gurbete bile iyi gelir.

Kontörsüz muhabbettir.
Büst gibi oturan adamın bile çenesini açar, gülümsetir. Kahkahadır.
Hatıraları kaydeden hard disk'tir.

Botoks'tur bir nevi.
En kaknemi bile bir başka görünür gözüne.
Çirkin kadın yoktur, az rakı vardır... İçilir, güzelleşilir.

Herkesin gençlik hatası olabilir. Bira içersin.
Sonradan para kazanıp tenise başlayınca, şarap içmeyi matah
zannedersin. Amerika'da TIR şoförlerinin içtiği viskinin dublesine
Etiler'de TIR parası ödersin, ayrı...
Ama kürkçü dükkânıdır.
Döner dolaşır, gelirsin...

Orhan Gencebay'dır.
Entel barlarda, sosyete kulüplerinde dinlemeye utanırsın... Ama
hepimiz biliriz ki, ezbere bilirsin... İstediğin kadar ağız burun kıvır,
altın plağı hep o alır...
Tatlıses'tir.
Realite'dir.

Çocuktur, ağlarsın. Hele beyaz "p"eynir ile "k"avun olursa sağında
solunda. Örgüttür.
PRK...
Ama bölücü değil, birleştirici... Türk'ü de içer, Kürt'ü de, Laz'ı
da... Sor bak, Ermeni'si de, Rum'u da, Yahudi'si de...

AB'cidir.
Çünkü Rum öyle bir meze yapar ki, helali hoş olsun, Kıbrıs'ı veresin
gelir...

Madem yasaklayacaksın rakıyı...
Neden balık avlıyorsun o zaman?
Şerbetle mi yiyeceksin lüferi?
Ne anlamı var deniz börülcesinin, rokanın, radikanın, cibezin... İnek
miyiz biz?
Yoksa Şakşuka'yı şarkı mı zannediyorsun sen?

Yanlış şiir okuyorsun, hapse giriyorsun...
Oku bak ne diyor dünya güzeli Orhan Veli...
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip musikiler alıyorum
Bir de rakı şişesinde balık olsam...

Kan kırmızısı bir güneş doğuyor
Sıcak, alev kadar sıcak
yakıyor aydınlığıyla
kanıyla kırmızı
bir güneş doğuyor.

Bayrak kadar kırmızı
kan kadar sıcak
cehennem kadar alev alev
bir gün doğuyor

sabahından belli
kırmızı
hemde kan kırmızı
bugün öfkeli toprak
duman soluyor

sisleri geride bırakıp
ala karanlığa
bir güneş doğuyor
kan kadar kırmızı
gün kadar aydın

ve içimdeki devrim kadar uzak da olsa
her yeni güne umutla doğuyor.

neden sorular bir kaç kelimeden ibaretken verilmesi gereken cevaplar cümleler, sayfalar, saatler ve hatta ömürler boyu sürüyor.

Yaşam ne kadar kısa olursa olsun cevap arayarak geçirmeye niyetim olmamalı diye düşünüyorum. Yaşamaya devam etmeliyim bir şekilde eğer her nefes öncesi neden diye sorsam cevap aramak için geçen zaman içersinde belki de boğularak ölmek işten bile değil.

Peki bunları akıl eden ben neden her an bir cevap bekliyorum.

Soru soruyorum.

ve nasıl oluyorda hala yaşamaya devam edebiliyorum.

galiba çok yoruldum.

o kadar uzun zaman geçti ki aradan seni neden unutmak istediğimi bile unuttum.
galiba seviyordum da seni ama pek emin değilim.

kırık dökük bir kaç anı dışında pek bir şey hatırlamıyorum aslında ki hatta seni hatırlamama sebep olan olayı bile kahkahalarla anımsıyorum her aklıma gelişinde.

Eskilerin arasından çıkan bu güzel kız da kim diye saatlerce fotoğrafını seyrettikten sonra hatırladığımda artık hiç gülesim kalmamıştı.

Söylesene neden bırakıp gitmiştim seni?

ufak tefek anılar var sadece aklımda. Yeniden karşılaşsak sana yeniden aşık olabilirmiydim acaba?

Böylesine unutmuşken.

Çarşamba, Aralık 21, 2005

4 kolum olsa 6 kolum olsun istermiydim acaba?

yada 3. gözüm olsun?

ama giderken senide görürdüm o zaman

ardımdan belkide ağlardın

dönüp bakamam ama

eğer bir fazla gözüm olsaydı görürdüm.

belki de gitmez geri dönerdim.

gazete okuduktan sonra iyice bunalıyorum tv izlemeyi keseli çok oldu ama özellikle vapurda gazete okumadan duramıyorum.
vapura binmek için hiç bir fırsatı kaçırmıyorum elimde gazeteyle bıraksalar sabahtan akşama bir o kıyı bir bu kıyı gider gelirim.

ama midem bulanıyor yoo hayır deniz tutması değil haber tutması benimkisi. okuduğum şeylerden iğreniyorum.

okunacak kitap ta kalmadı.

acilen yeniden okumalara başlamam gerekiyor.

yarın ilk iş bir kitap seçeyim soma yolu uzun :)

bir ışık istiyorum

herşeyin daha iyi olacağına ve güneşin sabah yükseldiği yerden vızıldayan sinekleriyle kokmakta olan leşleri değil de çiçekleri aydınlattığını görmek istiyorum. Kolsuz giydiği için babası tarafından ayaklarından tutularak küçük kardeşine boğdurulan genç kızın yerine çocuğunu okula uğurlayan aileler görmek istiyorum.

çok şey istiyorum.

Neden geceleri daha bir yazar olurum ki?

mesela öğlen güneşine bakamadığım için mi ayışığı daha heycan verici gelir acaba da dalıp giderim seyrine?

neden cevap vermemde hep soru sorarım?

Cumartesi, Aralık 17, 2005

yazılar soğuk ve uzak
kelimelerin anlamı
okumadıkça
mürekkep lekesi sadece

bu bir kuyu
ve ben avazım çıktığınca bağırıyorum
midasın kulakları eşşek kulakları.

Ne olur kimsecikler duymasın
görüp okumasın
diye

dualar edesim var.

ama.......

Hatıralardan başlamak en kolayı. Geçmişte oralarda bir yerlerde hep duran salonun ortasında kocaman eski kanepe gibi, fark etmesenizde o hep orda.

Geçmişe yönelik bir hesabım falan yok aslında hatıralarımı bilmediğimden de değil tek sebep neyi bilip neyi bilmediğimden artık eskisi kadar emin değilim.

bu satırları bir kaç saat önce yazsam neler neler yazbilirdim ama....

yaşam başlarken de biterken de çok ilginç gerçekten.